Merhabalar sevgili dostlar. Bu aralar blogumdan uzak kaldım. Bu sürede kısa bir İstanbul seyahati yaptım. Günlerimin çoğu sevgili yeğenlerimi mıncırmakla geçse de biraz olsa gezebildim:D
Uzun zamandır Üsküdar’a gündüz gidemiyorum. Kız Kulesi’ni yine bir gece vakti gördüm. Güzel, her zaman güzel.
Avrasya Tüneli’yle Avrupa’ya geçtikten sonra namaz için güzel tarihi bir cami arayışına girdik. Arabayı park edip yürüyorduk ki binalar arasında bu yapı gözüme çarptı. Kilise mimarisine sahip bu camiyi bu zamana kadar hiç görmemiştim. Kendisi Bozdoğan Kemeri’ne bitişik, Şehzadebaşı Caddesi’nin yakınında. Wikipedia sağolsun hemen nasıl yapılmış, ne zaman yapılmış bir çırpıda öğrendim. Efendim; burası Theotokos Kyriotissa Kilisesi iken fetihten sonra Fatih, bu yapıyı Kalenderi dervişlerine vermiş ve uzun yıllar tekke olarak kullanılmış. Bu sebeple de adı Kalenderhane olarak kalmış. 18. yüzyılda Babüssaade Ağası Beşir Ağa tarafından camiye dönüştürülmüş. En son 1968 yılında restore edilmiş. Ahh ne yazık ki malum sebepten ötürü caminin içini göremedim. Ama geziye katılan tüm aile efradım içerinin de dışarı kadar etkileyici olduğunu söylediler.
Daha sonra hep gitmek isteyip de bir türlü gitmek nasip olmayan Edirnekapı Mihrimah Sultan Cami’ne gittik. Ne kadar etkileyici ne kadar güzel bir cami! Avlusuna hayran kaldım. Avludaki odalardan birinde sakallı cübbeli öğrenciler ders alıyordu. Sanki 300 400 yıl önceye ışınlanmıştım.
Şimdi farkettim de sanki hiç gündüz gezmemişim :) Evet yine bir akşam Ortaköy’e düştü yolumuz. Soğuk sebebiyle birkaç aileden ve kumpircilerden başka etrafta kimse yoktu. Caminin avlusunda tatlı mı tatlı bir kediyle karşılaştım.
Sonradan öğrendim ki bir Ortaköy klasiğiymiş, arabamız çekildi. Biz de park edilen yere kadar (o kadar uzak olduğunu bilemeden) yürüdük de yürüdük. Hava da İstanbul’dan beklenmeyecek kadar soğuk. Ankara ayazı mübarek! Çok şükür arabamıza kavuştuk da sefilliğimiz sona erdi. Böyle bir geceden iyi dersler aldık:D